AMAÇ ve KAPSAM
Toplum belirli bir bölgede yaşayan, birbirleriyle etkileşim içerisinde olan, ortak değerleri sahip, ortak kültürü paylaşan, üyeleri arasında sürekli bir iş bölümü olan, kendilerini birleşik ve özgün bir varlık olarak gören insanlardan oluşan topluluktur. Aristoteles’in ifadesiyle doğası gereğince sosyal bir varlık olan insan varlığı toplum içinde sürdürür, toplum içinde gelişir, kültürlenir ve ilişkiler ağına dâhil olur. Böylece toplumsallaşan birey, toplumun bir üyesi hâline gelir ve diğer bireylerle benzer davranışları gösterir. İşte insanın içerisinde yaşadığı, sosyal ilişkiler kurduğu, sosyal gruplara katıldığı toplum, ortak değerler üzerinden şekillenir ve bu şekilde varlığını hissettirir.
Toplum, ortak değerlerin paylaşıldığı kadar ortak değerlerin de üretildiği yerdir. Klasik Felsefenin önemli düşünürleri olan Platon ve Aristoteles’in de ifade ettikleri gibi insanlar kendilerine yeten bir varlık olmamalarından ve bir başkasına ihtiyaç duymalarından dolayı toplum içinde yaşamak zorundadır. Toplumun temel bir fonksiyonu da insanın varlığını güvence altına almak ve ihtiyacını gidermeye yardımcı olmaktır. İktisat biliminde dile getirildiği üzere insan ihtiyaçları sınırsızdır. Bu ihtiyaçlar özel ihtiyaçlar ve kamusal ihtiyaçlar şeklinde ikiye ayırmak mümkündür. Özel ihtiyaçları piyasa mekanizması aracılığıyla temini mümkün iken kamusal ihtiyaçlar ise toplumun tüzel kişiliğini temsil eden devlet tarafından siyasal süreç tarafından karşılanmaktadır. İşte siyasal süreç tarafından karşılanan kamusal ihtiyaçların finansman kaynağı ise vergilerdir.
Verginin ne zaman, nerede, nasıl ortaya çıktığı ve ilk şekilleri bilinmemekle beraber, “her dönemin görüş ve kuramları, genel olarak o dönemin kazanılmış bilgi ve müesseselerinden doğar” düşüncesinden hareket edildiğinden vergi zaman zaman; “haraç”, “hediye”, “rica”, “yardım”, “fedakârlık” ve birkaç yüzyıldan beri de “cebri” veya “iştirak” kökünden gelen kelimelerde anlam bulduğunu söylemek mümkündür. Ancak bilinen şey siyasi görüşü ve ideolojik bakışı ne olursa olsun her devletin istikrarlı bir gelir kaynağına ihtiyaç duymuştur. İşte bu gelir kaynağı da vergilerdir.
Vergi ile toplumsal değerler arasında sürekli bir etkileşim söz konusu olmuştur. Kimi zaman vergiler toplumsal dinamikleri harekete geçirmiş, kimi zaman da vergiler toplumsal dinamiklerden etkilenmiştir. Mesela 1215 Magna Cartanın “Büyük Özgürlük Fermanı” imzalanmasında vergi unsuru başat rol oynamıştır. Mali tarih literatüründe “çay vergisi” olarak da bilinen Büyük Britanya’dan gelen İngiliz gemilerindeki yüksek vergili çaylar nedeniyle başlayan protesto olayı (1773) Amerikan Bağımsızlık Savaşına sebep olan nedenler arasında sayılmaktadır. Yine Emeviler döneminde Ḫorasân ve Mâverâünnehir’de meskûn halktan alınan cizyenin azaldığını gerekçe gösterilerek kimi valilerce Müslüman oldukları halde halktan bu vergi alınmaya devam edilmesi ve bu durumun oluşturduğu hoşnutsuzluk bir takım isyanlara neden olmuş, Emevilere karşı Abbasilerin güçlenmesine yol açan bir unsur olmuştur. Kutadgu Bilig’de de hükümdar ile halk arasında bir yükümlülüklere değinilerek halkın hükümdar üzerindeki hakları; gümüş ayarının korunması, adil kanunlar ve yolların emniyet altına alınması şeklinde ifade edilmiştir. Bunlara karşılık hükümdarın yetkisi ise vergi toplama, emre itaat isteme ile dostluk ve düşmanlıkta ortak hareket edilmesini istemektir.
Yılda iki kez ve hakemli olarak uluslararası bir statüde çıkarmak istediğimiz bu dergide vergi ile toplumsal ilişkileri ele almayı hedeflenmektedir. Bu kapsamda vergi ile felsefe, sosyoloji, psikoloji, tarih ve siyaset ilişkileri konu alan ulusal ve uluslararası düzeyde özgün makaleler yayımlamayı hedefleyen Vergi ve Toplum Dergisi Türkçe, İngilizce ve Ruşça yayınları kabul etmektedir.