Prof. Dr. Mehmet YÜCE
06/01/2022- Perşembe
Kazakistan’da 2 Ocak’tan itibaren LPG’ye yapılan zamlara karşı başlatılan protestolar ülkenin diğer kesimlerine de yayılarak ülkede kaotik bir ortamın oluşmasına neden oldu. 2000’li yıllarda bölgede gerçekleşen renkli devrimleri hatırlatan ancak bunlardan farklı olarak lidersiz başlayan bu protestolar sokak olaylarına dönüşerek, güvenlik güçleriyle çatışmaya dönüştü. Protestoya konu olan zamların geri alınmasına rağmen protestocular dağılmayıp, polis ve askeri araçları tahrip ederek devlet binalarına ateşe vermektedirler. Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, bir taraftan başlatılan protestolardan sorumlu tuttuğu hükümetin istifasını kabul ederken, diğer taraftan da başlangıçta Nur Sultan, Almatı şehri ve Mangistau eyaletlerinde akabinde tüm bölgelerde olağanüstü hal ilan etti. İlginç bir adıma daha imza atan Cumhurbaşkanı Tokayev Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütünden yardım talebinde de bulundu.
Batı Türkistan coğrafyasının merkezi konumundaki ülke olan Kazakistan, S.S.C.B’nin dağılmasıyla bağımsızlığını kazanan Türk Cumhuriyetleri içinde birçok alanda öncü role sahip bir ülkedir. Kazakistan, 2.724.900 km2’lik yüzölçümüyle dünyanın 9. Büyük devletidir. Özelikle son dönemlerde uluslararası ilişkilerde güç merkezinin Batı’dan Doğu’ya kaymaya başlamasıyla yeniden kurgulanan “Yeni Büyük Oyun”da Kazakistan “Kafkasya-Orta Asya-Güney Asya Jeopolitik Üçgeni”nin “Kalpgâhı” konumunda yer almaktadır.
Kazakistan zengin yer altı kaynaklara sahiptir. Bu nedenle enerji kaynakları yönetimi Kazakistan’ın ekonomik kalkınma stratejisinin temel eksenini oluşturmaktadır. Kazakistan, dünyanın önde gelen hububat ve un ihracatçı ülkesidir. Kazakistan, bağımsızlıktan bu yana doğrudan yabancı yatırımları çekme konusunda Sovyet sonrası yeni kurulan cumhuriyetler içinde en başarılı ülke olmuştur. Ülke, Orta Asya’daki toplam doğrudan yabancı yatırımların %80’den fazlasını çekmiştir. Toplam Doğrudan Yabancı Yatırım stoku 2019’da 150 milyar olarak gerçekleşmiştir. Kazakistan, bölgede Rusya’nın ardından en büyük 2. doğrudan yabancı yatırım çeken ülke olmaya devam etmektedir. Ülkeye gelen yabancı sermayenin önemli kısmı Batı (Hollanda, ABD, İsviçre, Fransa, Belçika ve İngiltere) kaynaklıdır.
Bağımsızlığından bu yana Kazakistan Cumhuriyeti çok yönlü, pragmatik ve pro-aktif bir dış politika stratejisine sahip olmuştur. Dış politikasının şekillenmesinde zengin enerji kaynaklarının yönetimi ve güvenliği önemli faktörler arasında yer alan Kazakistan, güç dengesini dikkate alarak bölgesel ve küresel güçlerle ilişkisini sürdürmektedir. Kazakistan bir taraftan Batı ile ilişkilerini sürdürürken diğer taraftan da Rusya ve Çin ile yoğun ilişki içindedir.
Kazakistan’da durum bu kadar iyi iken neden ülke karıştı?
Tüm Post –Sovyet ülkelerinde olduğu gibi Kazakistan’ın da bir takım yapısal sorunları bulunmaktaydı. Bu sorunların temelinde ise yoksulluk ve gelir dağılımının bozuk olması önem arz etmektedir. Bağımsızlıktan bu yana ekonomik gelişim seyri ve kişi başına düşen gelir itibariyle Kazakistan çok büyük mesafe aldı. 2020 yılı itibariyle Gayrisafi Hasılatı 171,24 milyar dolar ve kişi başına gelir 9.071 dolar gerçekleşmiştir. Bununla birlikte ülkede gelir dağılımında ciddi bir adaletsiz söz konudur. Özellikle 2000’li yıllarda sonra ülkedeki ekonomik gelişmenin halka yansımadığı algı kamuoyunda ciddi bir şekilde dilendiriliyordu. Bu konuda Kazak halkının önemli bir kısmı rahatsızdı. Ancak otoriter bir yönetim bulunduğundan bu durum yüksek bir sesle ifade edilemiyordu.
Ülkede ekonomik ve siyasi anlamda istikrar unsuru teşkil etmekle birlikte otoriter bir yönetim olması özellikle gençler açısında rahatsızlık yaratmaktadır. Eğitim düzeyinin yüksek olduğu, lisans ve yüksek lisansı Batı da yapan önemli bir genç nüfus kitlesinin bulunduğu ülkede yönetimin dar çevrede gerçekleşmesi, kamuda atama ve yükselmelerde eski düzenin devam etmesi ciddi hoşnutsuzluğa neden olmaktadır. Bunun farkında olan yönetim, demokratikleşme ve şeffaflaşma yönünde bir takım reformları hayata geçireceklerini ifade etmiştir.
Bir de olayın dış dünya ile olan münasebeti vardır. Her şeyden önce Orta Asya’nın merkez ülkesi Kazakistan’ın istikrarsızlığı ne bölge ülkelerinin ne de küresel güçlerin yararına olacaktır. Kazakistan, Orta Asya Bölgesi açısından lider bir ülke olup, bölgenin barış ve istikrarı için önemli çaba sarf etmektedir. Ekonomik açıdan da bölgenin diğer ülkelerine göre daha fazla gelişmiş olduğu için bu ülkelere istihdam imkânı sunmaktadır. Bölgedeki ülkelerden Kazakistan’a çalışmak üzere gelen çok sayıda işçi bulunmaktadır. Küresel açıdan bakıldığında Kazakistan mümkün ölçüde bölgesel ve küresel dengeleri göz önünde bulundurarak hareket etmiştir. Bununla birlikte ABD, Rusya ve Çin’in, Kazakistan’ın dış politikasının bazı eksenlerinden rahatsızlık duydukları konularda mevcuttur.
Kazakistan Rusya ilişkileri ise çok yönlü ve derin bir yapıya sahiptir. Bu nedenle Kazakistan’ı doğal arka bahçesi olarak görmek isteyen Rusya, Kazakistan’ın çok yönlü dış politika izlemesinden yani ABD ve Çin ile yoğun bir ilişki içinde olmasından rahatsızlık duymaktadır. Özellikle NATO ve Batı’nın Ukrayna meselesinde izlediği politikadan rahatsız olan Rusya, arka bahçesi olarak gördüğü bölgede Batının etkinliğinin artmasına taraf değildir. Özellikle kurucu Cumhurbaşkanı Nazarbayev’in son dönemlerde önemli meselelerde Rusya ile aynı görüşte olmadığını bildirmesi ve Rusya eksenli bazı girişimlerde mesafeli davranması ya da aksi harekete bulunması Rusya açısından hoşnutsuzluk yaratmıştır. Bu hoşnutsuzluğunu farklı şekillerde yansıtan Rusya, kimi zaman bazı milletvekilleri aracılığıyla Kazakistan topraklarına yönelik iddialar seslendirmekte, kimi zaman da üst yönetim aracılığıyla Kazakistan’ın Rus azınlıklarına baskı yaptığı gerekçesiyle uyarmaktadır. Hatta protesto sürecinde özellikle pek tanınmayan bazı muhaliflere medyada oldukça fazla yer vererek tezlerini dilendirme imkânı vermektedir. Tüm bu hususlar dikkate alındığında Rusya’nın, Kazakistan’ı bu şekilde uyarması ihtimali mümkündür. Böyle bir politika Rusya’nın dış politika geleneğine pek yabancı sayılmaz.
Bu çerçevede Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütünden (KGAÖ) yardım istemesi ve Örgütün de olumlu cevap vermesi düşündürücüdür. Bölgenin en güçlü ülkesi Kazakistan’ın bu sorunu hal edebilecek güçte kolluk kuvvetlerine sahip olduğu bilinmektedir. Böyle bir talebin hem Kazakistan hakkında olumsuz bir algı yaratması hem de toplumda infiale neden olması ihtimali yüksektir. Örneğin KGAÖ çerçevesinde gönderilecek güvenlik gücünün ülkede çatışmaya girmesi ve çatışmada Kazak halkından ölümlerin yaşanması halinde yönetimin bu durumu aşiret temelli örgütlenen halka izahı oldukça zor olacaktır. Ayrıca Rusya’nın bu durumdan yararlanarak bölgede yer edinmeye çalışması ya da üs açması ülkede Kazak halkının benimsemeyeceği bir durum yaratacaktır. Bu nedenle KGAÖ kuvvetlerinin ülkede konuşlandırılması ya da olaylara müdahalesi konusunda titiz davranılmalıdır. Aksi telafisi mümkün olmayan kırılmalara neden olabilecektir.
Protestonun yapılması şekli ve dille getirilen taleplere bakıldığında bu senaryo 2000’li yıllarda bölgede gerçekleşen renkli devrimler ile büyük ölçüde örtüşmektedir. Bölgede bu dönemdeki devrimlerin arkasında ABD’nin olduğu yüksek ses ile dilendirildi. O nedenle bölgede ABD’nin bu konuda sicili temiz sayılmaz. Rusya’nın iddiası da bu konudadır. Buna karşın Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki de Kazakistan’da yaşanan olayların arkasında ABD’nin olduğu iddialarının “çılgınca” olduğunu söyledi. Protestolara karşı ABD’nin yorumu ise her zamanki gibi genel ve esnek bir yorum şeklinde oldu. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, açıklamasında “Hem yetkilileri hem de göstericileri sükûnete davet ediyoruz. Tüm Kazakistan halkının anayasal kurumlara, insan haklarına, basın özgürlüğüne saygı duymasını ve bunları savunmasını istiyoruz. Ayrıca tüm taraflara olağanüstü hale barışçıl bir çözüm bulmaları çağrısında bulunuyoruz” ifadelerini kullandı. ABD-Çin rekabeti kızıştığı bir dönemde Orta Asya’nın merkez ülkesi Kazakistan’ın Çin ile ilişkilerinde yaşanan çok yönlü aktif bir politikanın ABD’yi hoşnut edeceğini söylemek mümkün değildir.
Türk Dünyası açısından Kazakistan’a bakıldığında ülke, Türk Dünyası Teşkilatında oldukça aktif olduğu ve aynı zamanda önemli bir etkinliğe sahip olduğu görülmektedir. Kazakistan gerek nüfusu, ekonomik gücü, bölgesel ve küresel etkisi açısından gerekse Türk Devletleri Teşkilatının kurumsal alt yapısının oluşumu ve faaliyetleri açısından üstlendiği rol oldukça önemlidir. Türk Konseyi’nin Türk Devletleri Teşkilatı ’na dönüşmesinde, Türk Dünyası Aksakalı Nur Sultan Nazarbayev ve Kazakistan’ın önemli rolü olmuştur. Türk Dünyası Teşkilatının kurulması akabinde Rusya Dışişleri Bakanı bu kuruluşun silah güç oluşturmama konusunda beyanatları da dikkate alındığında bu konuda insiyatif alan Nazarbayev’in hedef haline gelmesi beklenmekteydi. Buna özellikle Nazarbayev’in son dönemde milli ve milliyetçilik eksenli beyanları ve yayınları eklendiğinde Nazarbayev’in protestolarda hedef haline gelmesi ve hemen akabinde Ulusal Güvenlik Kurulu Başkanlığı’na alınması önceden yazılmış bir senaryonun parçaları gibi görünmektedir. Dolayısıyla Türk Dünyasında giderek itibar kazanan Nazarbayev’in bu şekilde itibarsızlaştırılmak suretiyle Türk Dünyası’na verilmiş bir mesaj olarak okumak da mümkündür.
Sonuç olarak bu protestoyu bir bütün olarak ele alındığımızda Kazakistan gibi güçlü, 2000’li yıllarda bölgede gerçekleşen kadife devrimlerin ülkeye sıçramasını engelleyerek bu konuda tecrübe, bölgesel düzeyde birçok sorunun çözümünde arabuluculuk yapan, sosyo-ekonomik açıdan bölgede en iyi durumda olan bir ülkenin söz konusu baş gösteren protestoları önceden görmemesi, gereken tedbirleri almaması ve protestolara son verilmesi konusunda KGAÖ’ye başvurarak destek istemesi cevaplanması gereken önemli hususlar arasındadır. Bununla birlikte ülkede çözümlenmesi gereken sorunların görmezlikten gelinmesi ülke üzerinde emeli olan güçlerin harekete geçmesine alan tanımıştır. Temennimiz Türk Dünyasının parlayan yıldızı Kazakistan’da bir an önce sükûnet sağlanarak, ülkede nizam ve intizamın sağlanmasıdır.